Yaşam

Sular altında kalan köylerin tanığı Fettullah Çelik: Temel atılırken arka plandaki feryatlar duyulmadı

Yönetmenliğini, görüntü yönetmenliğini ve yapımcılığını fotoğraf sanatçısı Fettullah Çelik’in üstlendiği “Herkes Toprağa Gömüyor Ben Sudayım” belgeseli, 18. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali kapsamında dün Kadıköy Tasarım Atölyesi’nde (TAK) gösterildi.

Çelik’in, adı Veysel Eroğlu olarak değiştirilen Ilısu Barajı’nın sular altında bıraktığı köylerden görüntülere yer verdiği belgeseli, bölge halkının zorunlu göçüne, halkın geçim kaynağı olan tarım ve hayvancılığın nasıl bir noktaya geldiğine tanıklık ediyor. Son olarak, işsizlik sorunu ve yaşanan doğal tahribat.

29. Adana Altın Koza Sinema Festivali’nde ‘Jüri Özel Ödülü’ne layık görülen belgeselde tamamı sular altında kalan 60 köy ve mezradan anlar yer alıyor. Belgeselin yönetmeni Fettullah Çelik ile çekim sürecini konuştuk, “Sular yükselirken kayıtsız kalamadım, ben yokken uykum bölündü” dedi.

Belgesel çekimleriniz yaklaşık dört yıl sürdü, gidip görmeye karar verdiğiniz andan ve orada kalıp göstermeye karar verdiğiniz andan itibaren bize hikayenizi anlatır mısınız?

Ben aslında bir fotoğrafçıyım, belgeselci değil. Önce Hasankeyf’e gittim, sonra belgesel çekme planım yoktu. Arşivlemek istedim. Daha sonra bu yıkımın sadece Hasankeyf ile sınırlı olmadığını, 30 köy, 49 mezra ve bir ilçenin tamamen sular altında kaldığını söyledim. 70-80 bin kişi göç etmek zorunda kaldı. Yüzbinlerce yaratık mezar oldu ve insanların tüm bunları konuşmak istediğini anladım. En başından sular köyleri tamamen kaplayana kadar tüm süreci adım adım takip etmeye karar verdim.

‘GÖRMEK DUYMAK DEĞİLDİR’

Gösterimin ardından birkaç izleyici köylerde neler olup bittiğini bilmediklerini ve belgeseli izledikten sonra öğrendiklerini söylediler. Sizce bu cehaletin sebebi nedir?

Benzer şeyleri daha önce belgeseli izlediğim arkadaşlarımdan da duymuştum. Biliyorduk ama bu kadar olduğunu bilmiyorduk diyenler oldu. Kürtçe’de “Görmekle duymak aynı şey değildir” diye bir söz vardır. Gidip görmelisin. Herkes Hasankeyf’e gidiyordu, bu yüzden çevredeki yerleşim yerleri ve orada yaşayanlar ortalıkta görünmüyordu. Sorun şuydu: Oradan birisi düğmeye basıyor, “Allah’ım bismillah” diyor, temel atılırken arkadan gelen çığlıklar duyulmuyordu. Bantlı elbiseler ve sivri ayakkabılarla kira peşinde koşan insanları görünce ne kadar tiksindiğimi hatırlıyorum. Olanları izliyordum, olanları kendi gözlerimle görüyordum. Orada yaşayanları öyle şaşkına çevirdiler ki… “Yeni ev mi yapayım, eşyalarımı taşıyayım mı, ağaçlarımı kurtarayım mı?” Kederinde o kadar şaşkına döndü ki, insanlar. bizzat şahit oldum.

Görünmediğinizi fark etmek sizi belgesel için motive etti mi?

Gözlerimin önünde bir şeyler kayboluyordu. Gazeteciler ve fotoğrafçılar gitmiyordu. Arşivlenmemiş. O an ben kendim arşivlemeliyim dedim. Bu benim için bir ilkti, daha önce arşiv çalışması yapmıştım ama işlerin bu noktaya geleceğini hiç tahmin etmemiştim. Benim evimden çok benim evim gibiydi. Arabada yatıyordum, çıksam da en fazla bir hafta sonra dönecektim. Çekim yaparken genellikle uzak, yakın ve detaylı çalışırız, benim için durum böyleydi. Detaya girdikçe içinden çıkamadım, bırakamadım.

Bu sizin ilk belgeseliniz, çekimlerde herhangi bir sorun yaşadınız mı? Sorun yaşamak istemediği için konuşamayan insanlar oldu mu?

İlk başlarda kimseyle konuşamıyordum, karşımdaki kişi benden, ben de karşımdaki kişiden korkuyordum. Ne bekleyeceğimi bilemedim, politik yaklaşımlarından emin olmadığım için, “Konuşsam başım ağrır mı?” diye sordular. düşündüler. Tabii ki birbirimizi tanımak için zamanımız olmadı. Söylenenlerin çoğunu kaydetmedim. Mesela bir muhtar vardı, karakola gidiyor, ‘Buraya bir belgeselci geldi, röportaj vermeyin’ diyor. Yanıma geldi ‘Ama abi ben seni sevdim röportaj vereceğim’ dedi, ben de ‘kabul etmiyorum’ dedim. Hayatını tehlikeye atamayacağım için, aslında her şeyini kaybetmiş, bunu yaşarsa…

Fikri takip edip belgesele devam etmeyi planlıyor musunuz?

Evet, devam etmek istiyorum. Bu insanlara ne oldu, nereye gittiler, iş buldular mı, nasıl geçiniyorlar, nasıl bir hayat yaşıyorlar bilmek istiyorum. Oradaki yaşamın nasıl etkilendiğinin anlatılabilmesi için sel basan alanlar için kapsamlı bir çalışma yapılması gerektiğini düşünüyorum. Yerleşmelerin önceki halinden sular altında kaldıkları zamana kadar geçen süreyi de anlatmamız gerekiyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu